Bu yazımızı DAS Akademie' yi
diğer kurumlardan ayıran çalışma kültürümüze dair bazı ipuçlarına ayırmak
istedik. Eğlenceli bir yazı ortaya çıktığına inanıyor ve sizlere keyifli
okumalar diliyoruz:
DAS Akademie olarak bizlerin çalışma ve
iş kültüründe, Türkiye ve Almanya’ da faaliyet göstermemiz nedeni ile, her iki
disipline ait izler bulunmakta. Ekibimizin çoğunun Türk ve Almanlardan oluştuğu
gerçeğine, bazılarımızın iki ülkede de yaşaması ve kursiyerlerimizin dünyadaki
farklı ülkelerden gelen birbirinden çok farklı kişiler olduğu hakikati de
eklendiğinde durum biraz daha karmaşıklaşıyor aslında. Özellikle Berlin kurs
merkezimizde bu anlamda tam bir çok kültürlülük (multikültürellik) yaşanıyor
diyebiliriz. Aynı odada 8 farklı ülkeden 8 farklı anadile sahip kişi
toplandığında iş içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor.
Türkiye’ deki çalışma ortamımızda bu
sorunu o denli büyük yaşamıyoruz. Zira çalışanlarımızın büyük çoğunluğu
Almanya’ da doğmuş, büyümüş ve eğitim almış kişiler. Bu yüzden Alman çalışma
sistemini uygulamamız çok da zor olmuyor. En azından teorik olarak.
Zorluklar, bu Alman disiplinini Türk
usulü çalışma sistemi ile harmanlamaya başlayınca kendisini gösteriyor. Bu
noktada, karşılaştığımız zorlukları aşabildiğimiz ölçüde başarılı olduğumuza ve
aslında DAS Akademie’ nin başarısının altında da bu zorlukları çoğunlukla
aşabilmesinin yattığına inanıyoruz.
Bizler, Alman disiplini ile Türk
sıcaklığının birleştirildiği bir çalışma ortamının en ideal sonuçları
yaratacağını düşünüyoruz ve bunu her fırsatta doğrulama imkanına sahip
oluyoruz.
Peki, nasıl oluyor da Almanlar haftada
35 saat çalışarak dünyanın en gelişmiş endüstrilerinden ve ülkelerinden
birisini
yaratabiliyorlar. Alman mucizesi de burada görülüyor aslında. Bizce bunun tek
bir nedeni var: Alman Disiplini.
Biz DAS Akademie kültürünü ve çalışma
ortamını (Betriebsklima) oluştururken de bu disipline bağlı kalmaya çalıştık.
Ancak zaman içerisinde bazı değişiklikler yapmak kaçınılmaz oldu.
Ödün verilmesi gereken ilk husus dakiklik oldu. Almanların akademik çeyrek dedikleri ve müsamaha
gösterdikleri (Akademisches Viertel) +15 dakikalık gecikme süresini +30
dakikaya çıkararak bu işin üstesinden ancak gelebildik.
Almanlar için iş saatinin anlamı
gerçekten iş olduğundan ve bu saatler arasında inanılmaz bir konsantrasyon ile
çalıştıklarından 35 saatlik bir haftalık çalışma süresi ile bir dünya devi
olmayı başarabiliyorlar. Bunu uygulamayı denesek de, sabah kahvaltılarını (İzmir
için gevrek, kumru ve boyozdan mütevellit) işyerinde yapmanın dayanılmaz
hafifliği ve belirli aralıklarla çay içmediğimiz takdirde yaşadığımız boşluk
hissi ve dedikodu yapmadan durmamızın mümkün olmadığını öğrenmemiz ile bu
sürenin otomatik olarak 45 saate çıkmasını gerektirdi. Fakat iş saatlerinde üretken olma felsefemizden ödün vermedik
ve bu anlamda Alman disiplinini harfiyen uygulamaya devam ettik. Bu da
beraberinde DAS Akademie’ ye farklılığı ve başarıyı getirdi.
Benzer bir sorun da toplantı
kültürümüzde ortaya çıktı. Baktık ki Alman iş arkadaşlarımız önceden
kararlaştırılmış olan saatlerin dışında toplantıda yer almıyor ve toplantı
süresi bitince dünya yansa toplantıyı sonlandırıyor, hemen önlemimizi aldık.
Artık toplantı saatini bilerek yarım saat erken olarak açıklıyoruz, hazırlık
vs. derken zaten aynı saate denk geliyor. Bunun yanı sıra haftalık toplantı
sayımızı da 2 katına çıkardık. Sorun da kendiliğinden çözülmüş oldu.
Toplantılar ile ilgili olarak, bir
toplantıya iyi hazırlanmamız o toplantıdan aldığımız verimi çok daha fazla
arttırıyor. Bu nedenle Almanlar için toplantı çok önemli iken, toplantıya
hazırlıklı gelmek daha önemli bir amaç haline geliyor.
Almanlar facebook, twitter gibi araçları
iş saatlerinde pek kullanmazlar. Bu nedenle de çalışma saati içerisinde tüm günlük
hedeflerine (to do list) odaklanabilir ve amaçlarına ulaşabilirler. Almanlar dışında hemen hiçbir ülkeden çalışanın bunu uygulaması ise son derece zor olduğundan, Sosyal Medya kavramına
farklı bir bakış açısı getirdik. Hepimiz sosyal medya uzmanı olduk, sosyal
medyadaki tüm mecralarda yer almaya başladık ve görünürde kurumumuzun
sayfalarını takip ediyor, beğeniyor, yorumlar ve yazılar yazıyoruz. Arada bir
de akşamki düğünde arkadaşlarımızın ne giyeceklerini takip ediyoruz.
Çoğu Alman kültürü ile yoğrulmuş olan
çalışanlarımızın sayıca fazlalığından dolayı, kurum kültürümüz içerisinde, iş
dışındaki özel hayatın önemini çok daha iyi biliyoruz. Almanlar için iş sadece
iş ve özel hayat da sadece özel hayattır ve ikisini birbirine karıştırmamak
gerekir. Bu da beraberinde konsantrasyonu ve dolayısı ile başarıyı getirmektedir.
Aynı şekilde biz DAS Akademie çalışanları hobilerimizin olmasına ve bunlar
sayesinde deşarj olabilmeye özellikle önem veriyoruz. Ama tüm bunları yaparken
de, izin gününde bile olsa arkadaşımızı arayarak işle ilgili bir şeyler sorma
veya tam işe yoğunlaşma anında öğlen ne yiyeceği gibi sorular sorma
huyumuzdan da asla vazgeçmiyoruz. Sanırız farkında olmadan da olsa, çok fazla
konsantrasyonun işten soğutması ihtimalini bertaraf etmeye çalışıyoruz. Bu
yüzden olsa gerek, bir kere burada çalışmaya başladık mı bir türlü
bırakamıyoruz.
Yasalara ve kurallara tam bir disiplinle
bağlıyız. Bu özelliğimizi tam bir Alman kuralcılığıyla koruduğumuzu söylememiz
yanlış olmaz. Aynı şekilde; saygınlığa, şeffaflığa ve dürüstlüğe de çok fazla önem
veririz. Alman yaklaşımını benimser ve işimiz ile ilgili bir söz verdiysek
mutlaka tutarız.
Bir Alman gibi işimize saygı
gösterirken, bir Türk gibi işimizi seviyoruz ve ortak amaçlarımız için
gerektiğinde hiçbir özveriden kaçınmıyoruz. Ortak amaçlarımızı soracak
olursanız, vizyonumuzu, misyonumuzu ve temel
değerlerimizi inceleyebilirsiniz. Eğer özetlememizi isterseniz hemen
söyleyelim:
Almanca Öğretmeyi Seviyoruz!
Son olarak, aslında hiçbir çalışma
sisteminin kusursuz olmadığını bildiğimizi söylemeliyiz. Almanlar kendi çalışma
sistemlerinin duygudan yoksunluğunu eleştirirken, Japonlar sadece manevi
değerleri ön plana çıkaran yaklaşımlarını sorgulayabilmekte, Amerikalılar
materyalist ve kapitalist bakış açısına sahip iş kültürlerinin insani değerleri
göz ardı ettiğini filmlerinde sıklıkla dile getirmekte ve Türkler ise
sistemsizlikleri sebebiyle sürekli özeleştiri yapmaktalar.
Belki hepsi doğru, belki de hepsi
yanlış. Biz DAS Akademie olarak ilk günden beri, tek başına hiçbirisinin doğru
olmadığına inanıyor ve temel değerlerimiz çerçevesinde bir aile olarak Almanca eğitimi için çaba sarf ediyoruz. Başarılı olup
olmadığımızı ise sizlerin ve zamanın takdirine bırakıyoruz…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder