22 Ağustos 2015 Cumartesi

DAS AKADEMIE ÇALIŞMA KÜLTÜRÜNE DAİR BİR YAZI



Bu yazımızı DAS Akademie' yi diğer kurumlardan ayıran çalışma kültürümüze dair bazı ipuçlarına ayırmak istedik. Eğlenceli bir yazı ortaya çıktığına inanıyor ve sizlere keyifli okumalar diliyoruz:

DAS Akademie olarak bizlerin çalışma ve iş kültüründe, Türkiye ve Almanya’ da faaliyet göstermemiz nedeni ile, her iki disipline ait izler bulunmakta. Ekibimizin çoğunun Türk ve Almanlardan oluştuğu gerçeğine, bazılarımızın iki ülkede de yaşaması ve kursiyerlerimizin dünyadaki farklı ülkelerden gelen birbirinden çok farklı kişiler olduğu hakikati de eklendiğinde durum biraz daha karmaşıklaşıyor aslında. Özellikle Berlin kurs merkezimizde bu anlamda tam bir çok kültürlülük (multikültürellik) yaşanıyor diyebiliriz. Aynı odada 8 farklı ülkeden 8 farklı anadile sahip kişi toplandığında iş içinden çıkılmaz bir hal alabiliyor.

Türkiye’ deki çalışma ortamımızda bu sorunu o denli büyük yaşamıyoruz. Zira çalışanlarımızın büyük çoğunluğu Almanya’ da doğmuş, büyümüş ve eğitim almış kişiler. Bu yüzden Alman çalışma sistemini uygulamamız çok da zor olmuyor. En azından teorik olarak.

Zorluklar, bu Alman disiplinini Türk usulü çalışma sistemi ile harmanlamaya başlayınca kendisini gösteriyor. Bu noktada, karşılaştığımız zorlukları aşabildiğimiz ölçüde başarılı olduğumuza ve aslında DAS Akademie’ nin başarısının altında da bu zorlukları çoğunlukla aşabilmesinin yattığına inanıyoruz. 

Bizler, Alman disiplini ile Türk sıcaklığının birleştirildiği bir çalışma ortamının en ideal sonuçları yaratacağını düşünüyoruz ve bunu her fırsatta doğrulama imkanına sahip oluyoruz.

Peki, nasıl oluyor da Almanlar haftada 35 saat çalışarak dünyanın en gelişmiş endüstrilerinden ve ülkelerinden birisini yaratabiliyorlar. Alman mucizesi de burada görülüyor aslında. Bizce bunun tek bir nedeni var: Alman Disiplini.

Biz DAS Akademie kültürünü ve çalışma ortamını (Betriebsklima) oluştururken de bu disipline bağlı kalmaya çalıştık. Ancak zaman içerisinde bazı değişiklikler yapmak kaçınılmaz oldu.

Ödün verilmesi gereken ilk husus dakiklik oldu. Almanların akademik çeyrek dedikleri ve müsamaha gösterdikleri (Akademisches Viertel) +15 dakikalık gecikme süresini +30 dakikaya çıkararak bu işin üstesinden ancak gelebildik. 

Almanlar için iş saatinin anlamı gerçekten iş olduğundan ve bu saatler arasında inanılmaz bir konsantrasyon ile çalıştıklarından 35 saatlik bir haftalık çalışma süresi ile bir dünya devi olmayı başarabiliyorlar. Bunu uygulamayı denesek de, sabah kahvaltılarını (İzmir için gevrek, kumru ve boyozdan mütevellit) işyerinde yapmanın dayanılmaz hafifliği ve belirli aralıklarla çay içmediğimiz takdirde yaşadığımız boşluk hissi ve dedikodu yapmadan durmamızın mümkün olmadığını öğrenmemiz ile bu sürenin otomatik olarak 45 saate çıkmasını gerektirdi. Fakat iş saatlerinde üretken olma felsefemizden ödün vermedik ve bu anlamda Alman disiplinini harfiyen uygulamaya devam ettik. Bu da beraberinde DAS Akademie’ ye farklılığı ve başarıyı getirdi.

Benzer bir sorun da toplantı kültürümüzde ortaya çıktı. Baktık ki Alman iş arkadaşlarımız önceden kararlaştırılmış olan saatlerin dışında toplantıda yer almıyor ve toplantı süresi bitince dünya yansa toplantıyı sonlandırıyor, hemen önlemimizi aldık. Artık toplantı saatini bilerek yarım saat erken olarak açıklıyoruz, hazırlık vs. derken zaten aynı saate denk geliyor. Bunun yanı sıra haftalık toplantı sayımızı da 2 katına çıkardık. Sorun da kendiliğinden çözülmüş oldu.

Toplantılar ile ilgili olarak, bir toplantıya iyi hazırlanmamız o toplantıdan aldığımız verimi çok daha fazla arttırıyor. Bu nedenle Almanlar için toplantı çok önemli iken, toplantıya hazırlıklı gelmek daha önemli bir amaç haline geliyor.

Almanlar facebook, twitter gibi araçları iş saatlerinde pek kullanmazlar. Bu nedenle de çalışma saati içerisinde tüm günlük hedeflerine (to do list) odaklanabilir ve amaçlarına ulaşabilirler. Almanlar dışında hemen hiçbir ülkeden çalışanın bunu uygulaması ise son derece zor olduğundan, Sosyal Medya kavramına farklı bir bakış açısı getirdik. Hepimiz sosyal medya uzmanı olduk, sosyal medyadaki tüm mecralarda yer almaya başladık ve görünürde kurumumuzun sayfalarını takip ediyor, beğeniyor, yorumlar ve yazılar yazıyoruz. Arada bir de akşamki düğünde arkadaşlarımızın ne giyeceklerini takip ediyoruz.

Çoğu Alman kültürü ile yoğrulmuş olan çalışanlarımızın sayıca fazlalığından dolayı, kurum kültürümüz içerisinde, iş dışındaki özel hayatın önemini çok daha iyi biliyoruz. Almanlar için iş sadece iş ve özel hayat da sadece özel hayattır ve ikisini birbirine karıştırmamak gerekir. Bu da beraberinde konsantrasyonu ve dolayısı ile başarıyı getirmektedir. Aynı şekilde biz DAS Akademie çalışanları hobilerimizin olmasına ve bunlar sayesinde deşarj olabilmeye özellikle önem veriyoruz. Ama tüm bunları yaparken de, izin gününde bile olsa arkadaşımızı arayarak işle ilgili bir şeyler sorma veya tam işe yoğunlaşma anında öğlen ne yiyeceği gibi sorular sorma huyumuzdan da asla vazgeçmiyoruz. Sanırız farkında olmadan da olsa, çok fazla konsantrasyonun işten soğutması ihtimalini bertaraf etmeye çalışıyoruz. Bu yüzden olsa gerek, bir kere burada çalışmaya başladık mı bir türlü bırakamıyoruz.

Yasalara ve kurallara tam bir disiplinle bağlıyız. Bu özelliğimizi tam bir Alman kuralcılığıyla koruduğumuzu söylememiz yanlış olmaz. Aynı şekilde; saygınlığa, şeffaflığa ve dürüstlüğe de çok fazla önem veririz. Alman yaklaşımını benimser ve işimiz ile ilgili bir söz verdiysek mutlaka tutarız.

Bir Alman gibi işimize saygı gösterirken, bir Türk gibi işimizi seviyoruz ve ortak amaçlarımız için gerektiğinde hiçbir özveriden kaçınmıyoruz. Ortak amaçlarımızı soracak olursanız, vizyonumuzu, misyonumuzu ve temel değerlerimizi inceleyebilirsiniz. Eğer özetlememizi isterseniz hemen söyleyelim:  

Almanca Öğretmeyi Seviyoruz!


Son olarak, aslında hiçbir çalışma sisteminin kusursuz olmadığını bildiğimizi söylemeliyiz. Almanlar kendi çalışma sistemlerinin duygudan yoksunluğunu eleştirirken, Japonlar sadece manevi değerleri ön plana çıkaran  yaklaşımlarını sorgulayabilmekte, Amerikalılar materyalist ve kapitalist bakış açısına sahip iş kültürlerinin insani değerleri göz ardı ettiğini filmlerinde sıklıkla dile getirmekte ve Türkler ise sistemsizlikleri sebebiyle sürekli özeleştiri yapmaktalar.

Belki hepsi doğru, belki de hepsi yanlış. Biz DAS Akademie olarak ilk günden beri, tek başına hiçbirisinin doğru olmadığına inanıyor ve temel değerlerimiz çerçevesinde bir aile olarak Almanca eğitimi için çaba sarf ediyoruz. Başarılı olup olmadığımızı ise sizlerin ve zamanın takdirine bırakıyoruz…

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder